Savcı Sayan: 'Kürtlerin Aklı İmralı'da Değil, Ay Yıldızlı Bayrakta'
Savcı Sayan: 'Öcalan'a akıl danışmak, Kürtleri tanımamaktır. Gerçek Kürt sesi vatanına sahip çıkan, bayrağına bağlı halktadır.'
Siyasetçi ve Ekonomist Savcı Sayan'dan Dikkat Çeken Açıklama: "Kürt Halkının Sesi Dört Duvarın Ardında Değil, Bu Topraklarda Yankılanıyor"
Siyasetçi ve bölgedeki etkisi ile tanınan Savcı Sayan, Kürt meselesinin ele alınış biçimine dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Sayan, devletin Kürt gerçekliğini yüzeysel ve araçsal bir bakış açısıyla ele aldığını öne sürerek, Abdullah Öcalan'ın muhatap alınmasını eleştirdi.
Sayan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Devlet biz Kürtleri bugüne kadar hiç tanımamış/tanımıyor. Eğer tanımış olsaydı, dünyadaki tüm imkanlara, iletişim ve istihbarat kanallarına sahip olmasına rağmen 26 yıldır dört duvar arasında, devletin tahsis ettiği TV kanalları dışında dünyayla bağlantısı olmayan Abdullah Öcalan’a akıl danışmazdı.”
"Gerçek Muhataplar Hainlik Etmeyenler"
Kürtlerin gerçek temsilcilerinin kimler olması gerektiğine dikkat çeken Sayan, devletin yanlış bir tercihte bulunduğunu savundu:
“Eğer Kürtleri gerçekten tanısaydı, bu halkın içindeki aklı, vicdanı, emeği, barış ve kardeşlik iradesini, devletine ihanet etmeyen, başka bir bayrak hayal etmeyenleri muhatap alırdı. Ama o, Kürt halkını değil; yıllardır kendi elleriyle efsaneleştirdiği bir kişiyi muhatap almayı tercih etti/ediyor.”
Sayan'a göre, bu durum, "aslında devletin Kürt gerçeğini ne kadar yüzeysel ve araçsal bir şekilde ele aldığının göstergesi."
"Kürt Halkının Sesi İmralı'da Değil, Tarlada ve Bayrakta"
Kürt halkının gerçek sesinin İmralı ve Kandil'de değil, ülkenin her yerinde olduğunu vurgulayan Sayan, sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Halbuki, Kürt halkının sesi dört duvarın ardında, İmralı’da değil, bu topraklarda, tarlada, okulda, askerde, hayatta, ay yıldızlı bayrakta yankılanıyor. Kardeşlik ve birlik içinde vatanına sahip çıkıyor. Bizim aklımız da vicdanımız da halkımızın içindedir, İmralı ve Kandil’de değil."
Savcı Sayan'ın bu açıklamaları, Kürt meselesine dair süregelen tartışmalara yeni bir boyut katarken, devletin muhataplık politikasının yeniden sorgulanması gerektiğini ortaya koyuyor.
