Siz yeryüzünün en vahşi katillerine karşı kıyam edene kadar, bizler kendimizi âleme nizam veren İslam’ın sancaktarızannediyorduk. Ümmetin özlemini duyduğu hilafetin merkezigörüyorduk. Kendimizi mazlum milletlerin yolunu beklediğikurtarıcı toplum ve ümmetin selameti için düşmemesi gereken son kale diye avutuyorduk.
Oysa iki yıldan fazladır İsrail gözlerimizin önünde kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin herkesi öldürüyor. Yardım almak için toplanan mazlumların üzerine keskin nişancılar kahkaha atarak ölüm yağdırıyor. Gıdasız ve susuz bırakılan çocuklar açlıktan can veriyor. Evleri yıkıldığı için çadırlara sığınan çoluk çocuk atılan bombalarla yakılıyor. Bizler ise bunca vahşete şahit olduğumuz halde ölü taklidi yapıyoruz.
Ve açlıktan bir deri bir kemik kalmış yavrularının cansız bedenlerine sarılan bağrı ateş, gözü yaş dolu anneler. Nişanlılarını şehadete uğurlayan yüreği yaralı genç kızlar. Ciğerparelerinin parçalanmış bedenini toplayıp poşetlerletaşıyan acılı babalar. Enkazların arasında ailelerini arayankahırlı adamlar. İşte böylesine dayanılmaz birçok acıya rağmen hepsinin yüreklerinde Allah’a tam teslimiyet,dillerinde ise “Hasbünallahu ve ni'mel vekîl.” Ayeti yükseliyor.
Sizler, ey barbar ABD ve sahtekâr Batı destekli vahşi Siyonist teröre karşı izzetlice direnen çağın Hamzaları, Alileri, Ebu Dücaneleri, Ümmü Süleymleri… İtiraf edelim ki sizler,işte bu imanınız, sabrınız ve mücadelenizle bütün ezberlerimizi alt üst ettiniz.
İçinde bulunduğunuz onca imkânsızlığa, soydaş ve dindaşlarınızın yaptığı ihanetlere rağmen, hem süper güç diyeservis edilen katil İsrail’in hem sözde medeni(!) batının, hem de işgal ve soykırımı kınamanın ötesine geçemeyen İslam âleminin maskelerini düşürdünüz.
O yüzden şimdi çok daha iyi anlıyoruz ki!
Ey Gazzenin yiğitleri; Meğerse hakiki ve hür iman, erdemli ve onurlu bir yaşama model olmanız için düşmemesi gereken son kale sizmişsiniz. İnsanlığın ölmüş vicdanının dirilip zulme karşı harekete geçmesi için beklenen izzetli dolumücadele örneği sizdeymiş. Küresel zorbalığa, işgal ve sömürüye haddini bildirecek ruh ve cesareti taşıdığınız için hilafetin merkezi olmaya layık olan sizlermişsiniz… Yeryüzündeki tüm mazlum halkaların, özgür olmak için örnek alması gereken azim, sabır ve gayretin örneği sizmişsiniz.Çünkü insanlık sizin duruş ve direnişinizle yeni bir solukla tanıştı. Halklar sizin iman, ahlak ve tevekkülünüze şahitlik ettikçe hayretler içinde kalıp kalplerini İslam ile insanlaştırıyor. Müslümanlar mücadeledeki cehdinize, imtihandaki sabrınıza ve imandaki teslimiyetinize baktıkça kendi imanlarını sorguluyor.
İşte bu yüzden, özellikle Müslüman olduğunu iddia eden bizlerin, dualarınıza çok ihtiyacı var. Ey hakikatin yaşayan neferleri olan Gazzeliler lütfen bize dua edin. Çünkü bizler, sizin o asil kıyamınıza şahit olduğumuzdan beridir ne kadar çok tövbeye ve ne denli büyük bir arınmaya ihtiyacımızolduğunu daha iyi anladık.
Çünkü bizler; Uğruna her türlü fedakarlığı yapma sözü verdiğimiz tevhid, adalet, hürriyet, eminlik gibi birçok değeriihmal ettik. “Allah’ın ipine topluca sarılın dağılıp ayrılmayın” emrine itaat etmek yerine gruplara, fırkalara, ekollere ayrılıp ihtilaflarımızla zalimlerin maskarası olduk.Ümmetin kazanımlarını parti, mezhep, cemaat ve cemiyetlerimizin çıkarlarına feda ettik. Rasulullah (a.s)’ınümmetim için en çok korktuğum şey dediği “vehn”, “dünyayı aşırı sevip ölümü kötü görme" hastalığına yenik düştük. Böylece hesap günü yokmuş gibi sınırsız ve sorumsuz yaşamaya başladık.
“Şehit tahtında Rabbe gülümser” ezgisiyle şehadetidüşlerken, şimdi kurulduğumuz makamları, bindiğimiz lüks araçların koltuklarını, sahip olduğumuz imtiyazları kaybetmemek için her türlü tavizi verir olduk. Aşımıza haram, ticaretimize hile, sözümüze yalan, fıtratımıza fesat bulaşırken hiçbir rahatsızlık hissedemez olduk.
Yola çıkarken birlikte her türlü yokluk ve cefayı paylaştığımız samimi dava arkadaşlarımızı menfaat duraklarında tek tek eleyip kenara attık. Uğruna canımızı ortaya koyduğumuz dava ve ideallerimizi çıkar paylaşımı yapılan masaların tatlarına heba ettik. “Kör dünyanın göz bebeğine hak yol İslam yazacağız” diye haykırdığımızhedefimizi dünyalık tahtlara feda ettik. Ümmet bilincimiziırkçılıkla, ihlasımızı israf ve gösterişle zehirledik. Sınırsız kardeşliğimizi küresel dengeler ve reel politik yalanlarınakurban verdik.
Şimdi ruhumuzu terbiye etmeyen bir oruç, kötülük ve adaletsizlikten alıkoymayan bir namaz, edep ve hayâyıöğretmeyen bir tesettürle dindarlık taslıyoruz. İlmin istikamet vermediği, nasihatin tesir etmediği, ölümün ibret olmadığıgarip bir topluma dönüşüyoruz.
Helal tercih edilmediği, haram rağbet gördüğü, rüşvetçi, tefeci ve karaborsacılar baş tacı edildiği halde, hala yüzde 99’u Müslüman olan bir toplum olduğumuzu iddia ediyoruz.
Kumar ve şans oyunlarının resmileşip kurumsallaştığı, hatta vergiye tabi tutulup reklâmının yapıldığı… Kavimlerin helakına sebep olan içki, kumar, zina, faiz, eşcinsellik gibi birçok ahlaksızlığın alenileştiği “modern bir cahiliyenin” tam ortasındayız.
Oysa ey Gazzeliler! Aylardır inancınız, değerleriniz, vatanınız ve namusunuz için verdiğiniz izzet, şeref ve kahramanlık dolu mücadelenize şahitlik ettikçe sizinle aynı cenneti istemeye hayâ eder olduk. O yüzden uyanmamız, dirilmemiz ve direnmemiz için sizden dua talep ediyoruz. Yaşadığımız bu teslimiyetçi ruh halinden ve içine düştüğümüzcehalet, bencillik, adaletsizlik, korkaklık ve tefrika zilletindenkurtulmamız için lütfen bize dua edin…